Psikolojide Yapay Zeka Destekli Terapi
2025 yılı itibarıyla psikoloji alanında yapay zeka destekli terapi uygulamaları, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli değişimlere öncülük ediyor. Dünya genelinde yapılan güncel psikolojik araştırmalar, yapay zekanın (YZ) terapötik süreçlerde kullanımının etkilerini ve sınırlarını daha yakından incelemeye başladı. Klinik psikologlar, danışanlar ve akademisyenler, YZ tabanlı terapi araçlarını giderek daha fazla benimsiyor ve bu araçların ruh sağlığına olan katkılarını değerlendiriyor.
Son bir yıl içinde yayımlanan uluslararası araştırmalar, YZ destekli terapi platformlarının özellikle anksiyete bozuklukları, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi yaygın psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde umut vadettiğini ortaya koyuyor. Yapay zeka algoritmaları; danışanların duygu durumunu analiz etme, seans verilerini işleme ve hatta kişiselleştirilmiş müdahale önerileri sunma yetenekleriyle, ruh sağlığı profesyonellerine yeni araçlar sağlıyor. 2025 yılı başında Amerika Psikoloji Derneği’nin yayımladığı bir meta-analiz çalışmasında, YZ tabanlı terapilerin özellikle erişim sorunlarının yaşandığı coğrafyalarda, klasik yüz yüze terapiye göre daha fazla tercih edilmeye başladığı belirtildi.
Türkiye’de de benzer bir eğilim gözlemleniyor. İstanbul ve Ankara’daki çeşitli üniversitelerin ruh sağlığı merkezlerinde, yapay zeka destekli chatbotlar ve mobil uygulamalar aracılığıyla danışmanlık hizmetleri sunuluyor. Bu uygulamalar, kullanıcıların gün içerisindeki duygu değişimlerini takip edebiliyor ve gerektiğinde acil yardım önerileri sunabiliyor. Uzmanlar, YZ destekli platformların anlık geribildirim verme ve kriz anlarında hızlı müdahale edebilme kapasitelerinin, özellikle genç yetişkinler arasında olumlu sonuçlar doğurduğunu vurguluyor.
Bunun yanında, terapötik yaklaşımlarda da yeni paradigmalar gelişiyor. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) protokolleri, YZ algoritmaları ile daha kişiye özel hale getiriliyor. Kullanıcıdan toplanan anlık veriler ışığında, özel olarak uyarlanmış egzersizler ve bilişsel yeniden yapılandırma teknikleri önerilebiliyor. Ayrıca, YZ tabanlı platformlar, danışanların ilerlemesini objektif olarak izleyip terapistlere düzenli raporlar sunarak, tedavi süreçlerinin daha şeffaf ve verimli ilerlemesini sağlıyor. Bu yenilikçi yaklaşım, terapistlerin iş yükünü azaltırken aynı zamanda daha fazla bireye ulaşmayı mümkün kılıyor.
Fakat uzmanlar, yapay zeka tabanlı terapilerin potansiyel risklerine de dikkat çekiyor. Özellikle veri güvenliği, gizlilik ve etik konularında yeni standartların belirlenmesi gerektiği belirtiliyor. YZ’nin bireysel farklılıkları tam anlamıyla anlamlandırmada henüz insanlar kadar hassas olmadığı, duygusal derinliği yakalama konusunda sınırlılıklar taşıdığı vurgulanıyor. Bu nedenle, 2025 yılında hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, YZ destekli terapilerin güvenli ve etik kullanımı için yeni düzenlemeler yapılması gündemde.
Sonuç olarak, yapay zeka destekli terapi uygulamaları, psikoloji biliminin gelişiminde itici bir güç haline gelirken, ruh sağlığı hizmetlerine erişimi genişletiyor ve terapötik yaklaşımları dönüştürüyor. Ancak bu teknolojinin sürdürülebilir ve güvenli şekilde entegre edilmesi için çok yönlü işbirliği ve sürekli değerlendirme gerekli görülüyor. 2025 yılı verileri, YZ destekli terapinin, geleneksel yöntemlerle birlikte hibrit bir modelde ilerleyeceğini gösteriyor.